23.1.13

uykusuzdum, yine vazgeçtim, sebepsiz yere hevesim kaçtı ki bunu bekliyordum zaten... heyecanla giriştiğim her işin ortasından biraz sonra olurdu bu. sorgulamalar başlardı önce; neden bu işe giriştim, zaten şu da yolunda gitmiyor, bu da istediğim gibi olmuyor... baştaki 'neden olmasın?', 'yaparım ne var ki?', 'süper olur!'cu tavırdan eser yoktu artık. harekete geçmekte çok iyiydim ama sürdürme kısmı hep en zoru oluyor. her şeyde böyleydim. "tamam" derdim bazen "artık düzenli olarak sabah yürüyüşü yapıyorum", "her gün 10 sayfa da olsa kitap okuyorum", "günde bir film izliyorum, en az!"... hepsinin dayanma süreleri farklı olsa da hiçbiri kalıcı olmadı. peki neydi bu? tembellik mi? sorumluluktan kaçma mı? monotonluk korkusu mu? Hayır. bu sonsuzluk korkusu. esaret korkusu. onun tekrar etmesinden değil ama hiç bitmemesinden duyulan gizli korku bu.
bazı şeylerin de hiç bitmesini istemezsin. işte o zaman ondan uzak durman gerektiğini hissedersin. bu tarihi bir eseri korumaya almak gibidir. eğer rafa kaldırmazsan kırılacağını bildiğin o kibrit evin gibidir. sıkı sıkı sarmak istediğin ama uzaktan sevmek zorunda olduğun yeni doğmuş bir bebek gibidir.
"kendine gel" dedim, "şimdi vazgeçemezsin!".
Bir sarhoşun düştüğü yerden kalkması için sadece istemesi yetmez, toparlanana kadar beklemesi de gerekir.